Fear Of Missing Something
.

Geçmişten günümüze kişilerin, işletmelerin ve markaların bir ürün ya da hizmet üretiminde üzerinde durdukları ana faktör her zaman ‘insan’, yani ‘tüketici’ kavramı olmuştur. Bulunmuş olduğu pazar içerisinde potansiyel hedef kitlesinin alışkanlıklarını, duygularını, eğilimlerini, ihtiyaçlarını ve değişimlerini doğru analiz edemeyen markalar başarı noktasında sınıfta kalmışlardır.

Takas yöntemi ile başlanan ticarette ana olgu her zaman tüketicinin ‘ihtiyacı’ olmuştur. Markalar,ihtiyaçlar doğrultusunda ürün ya da hizmetin üretimini gerçekleştirerek tüketiciye sunmakta ve ihtiyaçları doğru bir şekilde gözlemleyerek sunan markalar ise bulunmuş oldukları pazarda başarılı olmaktadırlar.

''İhtiyaç'' kavramı günümüzde dijital medyanın ve online satış kanallarının ön plana çıkması ile birlikte bir değişim göstermiş ve markalardan sürekli olarak tüketicilere sunulan kampanyalar ve özel günler ile birlikte ‘ihtiyaç dışı’ tüketim kendisini bariz bir şekilde göstermiştir.

Markalar gerek sosyal medya hesapları üzerinden gerekse de çevrimiçi satış platformlarıyla birlikte geleneksel medyayı da kullanarak potansiyel tüketicileri, her an bir ileti ile karşılaştırmakta ve tüketime yönlendirmektedir. Her an bir ileti ile maruz kalan ve kendisine kampanyalar, indirimler, özel günler sunulan tüketici ise geçmişten gelen ihtiyaç doğrultusunda satın alma alışkanlığını değiştirerek anlık tüketime yönelmekte ve satın alma eğilimi göstermektedir.

Tüketici anlık olarak gerçekleştirmiş olduğu satın alma sürecinde ''birşeyleri kaçırma'' korkusunu ön planda tutmakta ve o an ihtiyacı dahilinde olmayan bir ürünü ya da hizmeti kaçırmamak adına satın alma eğilimini göstermektedir. Oxford Üniversitesi’nin gerçekleştirmiş olduğu bir araştırmada, tüketicilerin satın alma eğilimlerinde gerçekleşen bu değişim Oxford'un İngilizce sözlüğünde ''FOMO'' (Fear Of Missing Something) olarak yerini almıştır. ‘Bir şeyleri kaçırma korkusu olarak çevirisini yapabileceğimiz olgu, kişilerin takas yöntemi ile başlayan tüketim serüvenlerinde gelinen son noktayı ele almakta ve değişen tüketici eğilimini tek bir cümlede özetlemektedir.

Bu noktada bizim ve markaların ele alması gereken soru nedir? çerisinden geçmiş olduğumuz ve evlerimizden dahi çıkamadığımız sürecin ardından tüketiciler aynı eğilimi göstermeye devam edecekler mi? Bu konuda birçok farklı görüş olsa da süreçten sonra tüketicilerin karar verme eğilimlerinin ve bir ürün ya da hizmeti satın alma eğilimlerinin değişim göstereceği konusunda herkes hemfikir.

Geçirmiş olduğumuz süreç içerisinde tüketicilerin önceliklerini düşünme noktasında fazlasıyla zamanları oldu. Bu süreçten sonra ise artık öncelikleri değişmiş, kendisini daha iyi tanımlamış ve hayat skalasındaki önem sıralarını tekrardan konumlayarak ''güven'' kavramını ilk sıraya almış tüketicinin ''Kaçırma Korkusu'' eğiliminden vazgeçerek tekrardan ihtiyaç doğrulusunda satın alma eğilimine geçeceğini düşünüyorum.

Bu satın alma eğiliminde ise marka tarafından kendisine sunulan tüm iletileri değerlendirirken, artık 5 duyu hissi ile karar vermekten kaçınarak 6.histen bağımsız bir 7.his olan ''güven'' kavramını ilk sırada tutarak var olan ihtiyacını güvendiği bir markadan en hızlı şekilde karşılayabilme eğiliminde olacak. Bu noktada tüketicinin çevrimiçi satış platformlarını kullanmayı önceliğinde tutacağı sonucuna varabilmemiz mümkün olacak.

Bu noktada markalar değişim gösterecek olan satın alma eğilimleri doğrultusunda kendilerine yeni konumlandırmalar ve yeni dijital satış stratejileri geliştirme durumundalar. Tabiiburada reklam ajanslarına da fazlasıyla görev düşmekte. Tüketicinin değişen ve gelişen alışkanlıklarını doğru okuyarak markalarına entegre etme noktasında üretecekleri stratejiler, markanın yeni pazarda alacağı rolde en önemli etken olacaktır.

Markaların bundan sonraki süreçte sepette %15 indirim, 1 alana 1 bedava, kara cuma , kahve ikramı, yemek ikramı ya da sektörden sektöre değişen farklı strateji terimlerini tüketicinin görmezden geleceği muhakkak bundan sonraki süreçte oyunun kuralları değişiyor. Potansiyel hedef kitlesine en iyi kampanya stratejilerini sunan markalar oyundan çekilirken, hedef kitlesinin ihtiyaçlarını doğru gözlemleyen, gözlemlemiş olduğu ihtiyaçlar doğrultusunda ihtiyaca yönelik stratejiler oluşturabilen markaların oyunda söz sahibi olduğu günleri birlikte görüyor olacağız.

Pazarda değişen koşullara ayak uydurarak söz sahibi olmak isteyen markaların, dijital ajanslar ile gerçekleştirecekleri işbirlikleri yönlerini belirlemede en önemli pusula olacak. Daha da önemlisi bugüne kadar dijital medya ajanslarını bir lüks olarak gören markalar bunun lüks bir tercihdeğil en büyük ihtiyaç olduğunun farkına vardıkları bir dönemi de birlikte yaşıyor olacağız.

Günün sonunda oyunu iyi okuyan ve ihtiyaçlar doğrultusunda stratejiler üreterek potansiyel hedef kitlesine seslenebilen markalar ve bu stratejilerini belirleyen ajanslar, yeni dönemin liderleri olacaklar.

Son söz olarak şunu belirtebiliriz ki 'bir şeyleri kaçırma korkusu’nun yerine markalar tarafında ‘ihtiyaçları önemse ve güven ver’ kavramına dönüşeceği bir dönemi yaşıyor olacağız. Tüketiciye bu mesajı en doğru verenler, muhakkak süreçten en güçlü çıkanlar olacak.

Hasanpaşa Mah. Nabizade Sk. B Blok No: 82 A Kadıköy / İstanbul